· 

Türkiye'de insanlık dışı çalışma sistemi

Bu yazıyı "hayatı var eden, fakat o hayattan nasibini alamayan tüm EMEKÇİLERE" ithaf ediyorum...

Her ülkenin kanunları var. Herkes bu kanunlara uymak zorunda. 

Türkiye'de 4857 sayılı İş Kanununun 63. maddesinde, haftalık çalışma süresinin 45 saat ve bu sürenin günlere eşit olarak dağıtılması gerektiğini yazıyor.

Ama çoğu işveren çalışma sözleşmesini kendi kafasına göre hazırlıyor ve çalışana imzalatıyor. İnsanlar çaresiz ve çalışmak zorunda olduklarından, bu "insan düşmanı köle sözleşmelerine" boyun eğiyorlar.

Bir taraftan işverenin sayısız istekleri, diğer tarafta çalışanın çaresizlikten attığı imza. Bu sözleşmeye göre örneğin çalışan işini yaparken kazaya uğrayıp ölse, yakınları kuruş alamaz. Veya "ESNEK" çalışma saatlerine imzasını attıysa, işveren onu günde 20 saat bile çalıştırabilir. 

Namımızı tüm dünya'ya duyurduk halimallah...Yabancılar tabii ki de Türkiye'ye yatırım yapar, çünkü düşük maaş ve köle gibi çalışmakta Çin'i geçtik!

Anlayacağınız işçinin hakkını yeme konusunda bir numarayız (bu kural, "sırtını devlete dayayanlar" için geçerli değil).

Düşük maaş olabilir, kriz olabilir, ama bir insana "ben seni ücret vermeden çalıştıracağım, kabul edersen imzala, etmezsen de ne halin varsa gör" denilemez!

İş yerinde gece gündüz yok, bayram tatil yok ve ESNEK iş saatleri dahilinde mesailer ödenmemekte, yasal olan "dinlenme molaları" uygulanmıyor, izin hakkı senede bir kere, o da şansınız varsa vs...

Bu durumda Çalışma Bakanlığına gidip, şikayette bulunabilirsiniz. Eğer şikayet edersiniz ne olacak söyleyeyim: Dilekçede isim olmak zorunda olduğundan patron kim şikayet ettiğini görecek ve artık fazla çalışma derdiniz olmayacak, çünkü patron sizi anında şutlayacak. 

Böyle bir devlet düzeni olabilir mi Allah aşkına?? Herkes kendi kanununu kendi yapıyorsa sizin kanunlarınıza ihtiyaç yok demektir!

Çalışma bakanlığına, iş kanununa, sendikalara, İşkura gerek yok, ne de olsa herkes kendi kanunlarını kendisi yapıyor...

Sen devletsen böyle kanun dışı sözleşme düzenlemesine nasıl izin verirsin peki?? Sizin devlet yönetmeniz için daha 40 fırın ekmek yemeniz lazım bence. Böyle "gayri resmi kağıtlarla" insanların emeğinin sömürülmesine göz yumuyorsan, bu seni o hainlerden farklı kılmıyor. Hani müfettişlerin, hani bölge çalışma müdürlüklerin? İnsanlar devlete ve yasalara sırtlarını dayayamıyorsa, nasıl bu ülkenin adaletine güvenebilir? İşçiler çaresizlikten örgütlendikleri, isyan ettikleri zamanda ne olduğunu defalarca gördük nice 1 Mayıslarda...Meydanlarda canını yitiren, hak hukuk arayan o insancıkların katili sensin DEVLET BABA!

Avrupa'da iş düzeni insanların sosyal yaşantılarını da devam ettirebilecekleri şekilde düzenlenmiştir. Dünyanın en mutlu insanları, çalışma saatleri en düşük olan ülkelerde ('Dünyanın en mutlu insanları nerede yaşıyor' yazımı okuyunuz). Türkiye de ki sistem ise patronun insafına bağlı. Böyle bir şey olabilir mi?

Uzun çalışma saatleri ülkenin verimli veya çalışkan olduğunu göstermiyor ki. OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) ortalaması yıllık 1650 saat civarı olan gelişmişlik seviyesi parametresi. Yıllık çalışma saati ne kadar çoksa, ülke o kadar geri kalmış demektir. Bizler en son sıralardayız. Bir alman firması haftada 35 saat çalışıp, sektöründe dünyayı titretirken, Türkiye'de ortalama 60 saat çalışma süresiyle bir halt beceremeyen yığınla firma var! Sebebi 60 saat çalışmak değil, "çalışıyormuş gibi" görünmektir! O saatlerde elde edilen üretim ve işin seviyesi çalışma saatlerinden daha önemli değil mi sizce?

İnsanlar kendilerine vakit ayıramıyorsa, sosyal yaşantıları yoksa, çoluk çocukla vakit geçiremiyorsa ve bedeni dinlenemiyorsa o insan ne derece verimli, ürettiği ne derece kaliteli olabilir ki??! Adam hayatından bezmiş artık ve "mesai bitse de, uyumaya eve gitsem" derdinde...

İnsanlar ne sosyallikten bir şey anlıyor, ne de hayattan. Sömürebildikleri kadar sömürüyorlar emekçileri ve ülkemizde milyonlarca insan patronların kar hırsı dolayısıyla iş yerleriyle ev arasında  bir yaşam çizgisine hapsediliyor. Patronlar çalışanı insan olarak değil, ROBOT olarak görüyor. 

Aynı zamanda çok çalıştığınızda da yaranamıyorsunuz, çünkü bu ülkede çok çalışana kapı açılmıyor, en iyi yalaka çekene tüm kapılar açılıyor. Onurlu ve gururlu insan ondan dolayı patron koltuğunda otur(a)muyor. O patron/iktidar koltuklarında oturan çoğu, hiyerarşi bozukluğunun yegane sebebi olan, şahsi menfaatlerini düşünen zalim kişilerdir (insan demeye dilim varmıyor).

Ayrıca işsizlik var deniliyor. Eehh üç adamın işini bir kişiye yüklersen, bal gibi de işsizlik olur tabi ki...!!

İşin aslı AZ ve ÖZ, gerektiği kadar çalışmaktır! Rakiplerin önüne "eşşek" gibi çalışmakla değil, daha güvenli ve kaliteli iş yaparak geçilir!

Artık bunlara çözüm bulunmalı ve HERKES yasalara uymalı bu ülkede, çünkü emeği sömüren plansız, programsız bir ekonomi gelecekte her türlü toplumsal, siyasal, ekolojik sorunlara gebedir.

Talebimiz: 8 SAAT İŞ, 8 SAAT UYKU ve 8 SAAT CANIMIZ NE İSTERSE!

Şimdiden tüm emekçilerin 1 Mayıs işçiler günü kutlu olsun...

Arzu Şen

Kommentar schreiben

Kommentare: 0