· 

Evlilik programları fenomeni (2014)

Son senelerde moda haline gelmiş, 7'den 77'ye herkesin dilinde/gözünde olan, belirli bir kısmın katıldığı, fakat gerçekten herkes tarafından izlenen ve hemen hemen günün her saatinde kanallarda seyredebileceğiniz bir fenomendir "evlilik programları."

Reyting rekorları kıran bu programlar bir taraftan çok izlenirken, diğer taraftan (RTÜK'e göre) en çok şikayet alan programlardır.

Bu programlarda ananızı, babanızı, teyzenizi, amcanızı, eski eşinizi, dedenizi, yani tüm sülalenizi görebilirsiniz. 

Ciddi anlamda eş arayanda var, eski eşini kıskandırmak isteyen veya boy pos gösterip, bir diziden veya klipten teklif gelir umuduyla katılanlarda. Ülkemizin ekonomik şartları da bu programa yansımıyor desem yalan olur.

Fakat sormamız gereken sorular şunlar:
Evlilik programları vasıtasıyla oluşan evlilik ne derece güvenilir olabilir?
Toplumsal değerlerimizi ciddi anlamda yansıtıyor mu bu tür programlar?
Bu programlar neden bu kadar çok izleniyor?

Türk toplumunda evlilik kurumu çok ciddiye alınan, sosyal, dini ve duygusal bir sistemdir. Peki nasıl oluyor da böyle bir ciddi kurum, TV'de insanların alay konusu haline gelebiliyor?

Katalogdan sipariş verirmiş gibi "evi olsun, arabası olsun, parası olsun, hani beyni olmasa da olur, yeter ki cebi dolu olsun diyen bir adaya içimden "üstüne ketçap ya da mayonez olsun mu canım?" diyesim geliyor. Şimdi bu çakallıkla yola çıkan bir bayana; "yeter ki nefes alsın" diyen bir adamı layık görmemek elde değil...

Yani anlayacağınız "elektrik almak vermek" kabarık cüzdandan, ya da kadının fiziksel özelliklerinden geçiyor. Ama yooook...Gelen 500 insan yine geri çeviriliyor.

Kadının misal 2 çocuğu var, 3 kere evlenmiş boşanmış, çalışmıyor, fakat aradığı kriterler ise şunlar:

-evi olsun
-arabası olsun
-bankada parası olsun
-mümkünse çocuğu olmasın
-çocuklarımı kabul etsin
-boyu 1.80 den fazla olsun
-kaşı gözü siyah olsun, beyaz tenlileri hiiiç sevmem vs..

Çok pardon ama "yuh!" Çocuklarının yaşayacağı travmaların yegane sebebi sensin be kadın! Bir şey isterken ilk önce kendini bilmen, belirli bir duruşa sahip olman gerek değil mi? İşte burada kirli çamaşırlar ortaya dökülüyor ve ben amacına yönelik evlilik programları değil, ticari sebeplerden gelen, samimiyetsiz ve eğlence için sömürülen, dalga konusu haline getirilen adaylar görüyorum. Üstüne üstüne adayların veya taliplerin özel hayatları, izleyiciler önünde malzeme haline getiriliyor. Bir taraftan hüngür hüngür ağlayarak, hayatın çemberinden geçmiş bir insanın dramlarla dolu hayat hikayesini dinlerken, iki dakika sonra da kocaman coşkuyla göbek atan, halay çeken bir fenomene şahitlik ediyoruz şaşkınlık içerisinde. İzlenir, gülünür ve daha sonra "vay bu memleketin haline" denilir...

Kimse alınmasın, ama alkol alan insanları yadırgayan, ama kendini pazarlayan kadınları (sıradan bir şeymiş gibi) gülüp eğlenerek ayakta alkışlayan bir toplumuz! Türkiye'nin bu çifte standart tutumu burada bile kendini belli ediyor.

Diğer taraftan bu programlar aslında ülkemizin gerçeklerini yansıtıyor...

Mesela yalnızlığın boyutlarını; kadının toplumda yerini; insanların evliliğe bakış açısını; hangi vasıfların talep gördüğünü; bu konuda yara almış insanların psikolojik yapılarını ve özellikle toplumun ekonomik durumuna ayna tutuyor. Örnek: ekonomik gücü olmayan, ailesine bağımlı (yük) olan işsiz bir kadın. Her yönden baskı altında ve evlenmeyi kurtuluş olarak görüyor. Aileler tabi ki evlilik programına katılmasına tam destek veriyor "evde bir boğaz azalır" mantığı ile ve hatta seyirci olarak katılıyor. Yazık. Mahalle baskısı altında kalan, iletişim kuramayan gençlerimize yazık. Eli ayağı tutmayan, yalnız kalmış, hayat mücadelesi veren dede ve ninelerimize yazık. Özürlü olan ve toplumdan dışlanan ve son çareyi bu programın kapısına vurmakta bulan o insancıklara yazık. Onlarda ne yazık ki niyeti bozuk olanların arasında kaynayıp gidiyorlar..

Bu programların tüm her şeye rağmen reyting rekorları kırması insanı düşündürüyor ve "vay bu memleketin haline" dedirtiyor.

Ama ne diyeyim...Meraklı bir toplumuz malum. Kim, kiminle, nasıl, ne zaman, ne yapmış merakı olan insanlara "iyi seyirler" dilemekten başka bir şey gelmiyor elimden...''Welcome to Turkey'' yani...

 

Arzu Şen

Kommentar schreiben

Kommentare: 0