· 

Aziz Nesin 105 yaşında

Bugün Aziz Nesin'in 105. doğum günü. Nesin Vakfı 2015 yılını Aziz Nesin yılı olarak ilan etti. 

 

Asıl adı Mehmet Nusret'tir, ama yazarlık yapmaya başladığı dönemden sonra babasının ismini kullanmayı tercih etmiştir. Osmanlıların son döneminde ileri gelen ve Atatürk'ü hiç sevmeyen bir babanın oğludur (Abdülaziz Efendi). Babasının baskısı üzerine 8 yaşında hafız olur ve çok dindar bir ortamda geçer çocukluğu. Sanırım bu baskı ilerde ters tepki yaratır ve 35'inden sonra dine karşı tutumu değişir ve ateistliği benimser (Bundan dolayı hayatı boyunca tepkiler almıştır).

 

Annesi  İkbal hanımın ölümü Aziz'in hayatındaki dönüm noktası olur.  Henüz 11 yaşındayken, 26 yaşında olan annesi yoksulluk ve bakımsızlık içinde veremden ölür. Aziz Nesin yıllar sonra bunu böyle anlatacaktı: "Annem ölüm döşeğindeyken ben okuduğum yatılı okuldan çoktan kaçmıştım; ama bunu annem de babam da bilmiyordu. Ölümünden üç gün öncesinden, beni annemin yanına sokmuyorlardı. Ölümünden bir gün önceydi. Annemin yattığı odanın kapısından içeride konuşulanları dinliyordum. Annemin şu sözlerini duydum; "oğlum yatılı okul da, artık gözlerim açık gitmeyeceğim." Oysa ben bir okul kaçağıydım. Parasız yatılı okuldan kaçmıştım. Annemin bu sözlerini duyunca, ağlayarak evden çıktım. O zaman on bir yaşındaydım. Ertesi gün de annem öldü, sesi hep kulağımdaydı; 'oğlum yatılı okulda ya, artık gözlerim açık gitmeyeceğim..."

Okumamın tek nedeni annemin bu sözleriydi. Bütün hayatımda annemin duyabildiğim bu sözleri kulağımdan hiç eksilmedi. Hep onun bu sözlerini düşündüm. Yalnız bunun için okudum, okula gitmenin yollarını aradım. Onun sözleri beni kamçıladı. Yoksa, okul kaçkını on bir yaşındaki ben, bir daha hiç okula gidecek değildim. Beni okula göndermeye zorlayacak kimse de yoktu, yoksulduk. Bugün ki kişiliğimi anneme, özellikle annemin duyduğum son sözlerine borçluyum."

 

Askeri okulu tercih etmesinin nedeni de maddi olarak okuyabileceği tek yer olmasıydı...

 

Kuleli Askeri Lise'sini bitirdikten sonra Ankara Harp Okulundan Asteğmen olarak mezun olur. Üsteğmen olduğunda görevini kötüye kullanma gerekçesiyle askerlikten uzaklaştırılır ve böylece yazarlık serüveni başlar. Kim bilir, belki ordudan atılmasaydı yazarlık yapıp, bize bunca değerli eser kazandırmayacaktı...

Gazetelerde yazı yazmaya başlar ve değerli şairimiz Sabahattin Ali ve "Hababam Sınıfı" yazarı Rıfat Ilgaz ile Marko Paşa dergisini kurar. Bir çok şiir, oyun ve kitap yazar. "Zübük", "Yaşar ne yaşar ne yaşamaz", "Gol Kralı" gibi kitapları Yeşilçam sinemasına aktarılır. Özellikle "Zübük" filminde Kemal Sunal'ın olağanüstü canlandırdığı "İbrahim Zübükzade" karakteri herkes tarafında bilinir ve sevilir.

 

Yazdıklarından ötürü birçok kez tutuklanarak hapis cezasına çarptırılan Aziz Nesin, politik baskılardan dolayı onlarca takma isim kullanmıştır. Aziz Nesin, tüm bu baskılara rağmen ülkesinden, mizahından ve kaleminden vazgeçmemiştir.

 

Son derece akıcı ve herkesin anlayabileceği bir dille yazan Aziz Nesin'in bir konuşmasında "Yazar, anlaşabilir bir dille yazmalıdır. Yazarın görevi budur, okurunu sıkıntıya sokmaz." Bu cümlesini hiç unutmamış, hatta benimsemişimdir.

 

O, Türk mizahının babasıdır. Türk insanını çok iyi analiz edebilmiş, gözlem yeteneği yüksek bir yazardı. O tam anlamıyla bir aydınlanma savaşçısıydı.  O değeri bilinememiş, yanlış anlaşılmış aydınlarımızdan ve yazdıklarını okura yaşatan, şark kurnazlığını, iki yüzlülüğü ve hukuksuzluğu kara mizahi anlayışı ve sivri dili ile Türkiye'de yozlaşan insan ilişkilerini, sistemi, düzensizliği çok iyi işlemiş, hatta öngörmüştür. Sanki bir fıkra anlatıyormuş ya da karşılıklı sizle konuşuyormuş gibi kendine has tarzıyla kalem gücü tartışılmaz ve kesinlikle tüm kitaplarını okumaya çalıştığım bir efsane yazar ve insandır. Yaşar Kemal onun için "Aziz Nesin tıpkı Nasreddin Hoca gibi güldürürken, düşündürür de" demiş ve tarzını aslında bir cümle ile özetlemişti...

 

Bu güne bakılırsa, adeta Türkiye'nin röntgenini çekmiş öngörüleriyle. Bir konuşmasında; "Yarın öbür gün bu dinciler iktidara gelip, iman hatip'ten yetiştirdiği talebeleri yargıç, avukat, hekim, mühendis, belediye reisi gibi devletin her koluna atayıp, en son bu talebeleri harbiye'ye sokarak orduyu ele geçirip, devleti kuşatacaklar. Ama şu an bunun kimse farkında değil" demişti 1993 yılında.

 

Tüm gelirini 1972 yılında kurduğu Nesin Vakfı ile yoksul ve okuma imkanı olmayan çocukların geleceğine adadı. Nesin Vakfı sayesinde yüzlerce eğitim olanaklarından yoksun çocuklara güzel bir gelecek sağlamıştır. Yaşamını tamamıyla halkın bilinçlenmesi ve din tüccarı sahtekarlara inanmamak gerektiğini anlatarak geçirdi. 

 

Oğlu Ali Nesin başarılı matematikçidir. Aziz Nesin'in fikri ve vasiyeti üzerine 2007 yılında İzmir Şirince'de "Nesin Matematik Köyü" adı altında bir eğitim ve araştırma kurmuştur ve her yıl 4000  öğrenciye "ücretsiz" olarak kapısını açıyor (yaş sınırı olmaksızın). Şu an yeni  hedefi Felsefe Köyü kurmak (medya organları bunu Köy Enstitüsü 2 olarak adlandırdı bu yıl) ve İstanbul'da bir Matematik Akademisi. "Yasalar değişirse bir Üniversite bile düşünüyoruz" diyor Ali Nesin.

 

Diğer oğlu Ateş Nesin İtalya'da edebiyat okudu ve Umberto Eco'nun öğrencisi oldu. Kaderin cilvesi. Aziz Nesin Türklerin %60'ına aptal derken, Umberto Eco'da insanların %90 aptal demişti.

 

Ateş Nesin babasını anlatırken şunları diyor: "Sık sık tartışırdık. Bir gün bana yine kızarak; "Seni Allah'a havale ediyorum" der. O da  "Sağol babacığım. İyi ki beni Allah'a havale ettin, hayatım düzeldi" der. Geçenlerde "Ateş Nesin Ümre yolcusu" diye  bir manşet okumuştum. Aziz Nesin her ne kadar da dinsiz olsa, din düşmanı değildi. Dinin istismar edilmesine karşıydı ve bu konuda da çocuklarını  hür iradelerine bırakmıştır.

Ama onu sevmeyen dinciler 1993 yılında onu hedef alarak, Sivas Madımak Hotelinde 37 aydınımızı cayır cayır yakmışlardır. Aziz Nesin sağ kurtulmuştur, ama bundan 2 sene sonra imza günü için gittiği Çeşme Alaçatı'da 5. Temmuz 1995 günü kalp krizi geçirerek ölmüştür. Vasiyeti gereği, tören dahi yapılmadan gömüleceği gün vakfın bahçesinde 5 ayrı yere  mezarı kazılmış, fakat naaşı bunların hiçbirine gömülmemiştir. Müjdat Gezen, eşi, Aziz Nesin’in üç çocuğu ve Adalet Ağaoğlu’ndan başka kimse bilmiyor mezarının yerini. Müjdat Gezen; "Ölmeden evvel, "Ben kabirdi, mezardı pek haz etmem öyle şeylerden, beni gömdüğünüz yerde üstümde çocuklar oynasın" demişti diyor...

Örnek alınacak onurlu, mücadeleci bir yaşam ve birbirinden değerli yapıtlar bırakan Aziz Nesin'i ancak okuyarak anlarsınız. Ayrıca aldığınız her kitapla Nesin Vakfındaki çocukların gelişimine katkıda bulunursunuz. Sırf bu bile kitapları alınası yapar. Bunun haricinde kendimizi anlamımız, öz eleştiride bulunmamız için okunması gereken en önemli yazarlar arasındadır Aziz Nesin.

 

"Biz öldükten sonra bizi yaşatacak olan düşüncelerimizdir. Düşüncelerimiz ne denli çok ve ne denli güçlü ise biz de o denli uzun yaşayacağız" diyen Aziz Nesin, Unesco'nun yayınladığı İndex Translationum" adlı dünya çeviri bibliyografyasına göre bu güne dek Orhan Pamuk, Yaşar Kemal ve Nazım Hikmet'in ardından eserleri yabancı dillere çevrilen dördüncü yazar konumundadır.

 

Eminim annesi de bu günlerini görseydi en az bizim kadar gurur duyardı...

 

Arzu Şen

Kommentar schreiben

Kommentare: 0